Ölmek, öldürmek, öldürülmek gibi şeyler bana normal gelmeye başladı seneler öncesinde. Bilmem belki sen de böyle düşünüyorsun. Bunu bilemem benimle paylaşmazsan.
Hayatım boyunca tabii ki böyle değildim. Şöyle oldu aslında;
Çok küçüğüm yine. Anne tarafından Dedemi hiç görmedim ben, sürekli anlatırlardı ama uzakta oldukları için gidemez, onlar yaşlı olduğu için de gelemezlerdi. Telefonla da konuşmadım hiç. Gerçi sonraları, Annemle araları kötü olduğu için konuşmadıklarını öğrendiğimde "vay anasını ya. Biz mahrum kaldık!" demiştim.
Bir akşam sularımı satıp gelmişim. Eve ekmek için gerekli olan parayı getirmişim. Eve girerken, saçma sapan bağırışlar duydum, Annem bağırıyordu. Hatta çığlık atıyordu. İçeriye girdim şaşkınlık içerisinde. Babam, hafif ağlıyordu Annemin başında. Annem başörtüsü falan ne varsa yırtmış atmış. Üstü falan paramparça. Komşu kadınlar gelmiş, onlar da ağlıyorlar ve birisi de annemin yüzüne, ellerine, bileklerine kolonya sürüyor.
Ne oldu? diye sorduğumda;
- "Deden" dediler.
- "Ne olmuş?" dedim.
- "Kaybettik oğlum. Ölmüş" dediler.
Aldığım ilk ölüm haberiydi. Ne yapılırdı? Nasıl davranmak gerekirdi? Anneme sarılmalı mıydım? Acısını paylaşmalı mıydım? Ağlamalı mıydım?
Öylece durdum birkaç saniye. Sanki insanlar bana bakıyordu, "ağlamayacak mı?" diye soruyorlardı belki içlerinden.
Elimde, artan su şişeleri duruyordu. Birisini Anneme uzattım sakince. Aldı elimden ama açmadı kapağını. Elim ayağıma karışmıştı. Aldığım ilk ölüm haberinde, kalbim kas katı kesilmişti. Köşedeki ahşap, kırık dökük sandalyeye oturdum. Yanımdaki muhabbet kuşunun kafesine parmağımı sokup, ısırmaya çalışmasını izledim. Sanki halen insanlar bana bakıyormuş gibi geliyordu.
Ağlamadım. "Ölmüş, gitmiş" diyordum sanki içimden. Tam hatırlamıyorum şuan. Ama;
-"Herkes ölecek nasıl olsa" diye içimden geçirdiğimi hiç unutmam.
Neyse. Ben, ilk ölüm haberi aldığımda tepkisiz kaldım. Ondan sonraki bütün ölüm haberleri ya da kötü haberler için hiç telaşlı ya da üzgün tepki verdiğimi hatırlamıyorum.
Ölüm, doğal bir olaymış meğerse.