8 Temmuz 2013 Pazartesi
Anne Ben Deist Oldum
Küçüklüğümde, okul biter bitmez memlekete gönderirdi ailem beni. Karneyi alır almaz, 6 yaşımdan itibaren zaman zaman, İstanbul - Sakarya, oradan da köye giden yolu tek başıma alırdım. Ama ilk seferinde Babam takip etmiş. Sonraları söyledi bana.
Benim Dedem Ayyaştır. Babaannem ise sıradan bir Müslüman. Ama namaz falan kılmaz. Sözde Müslüman. Yazın, sabahları inek güder, öğle aralarında falan da "zorla" Camiye gitmeye zorlanırdık.
Aslında bu, nasıl Deist olduğumun, kısa hikayesidir.
Bir gün, hayvanlar öğlen sıcağında kalmasın diye ahıra bağladık. Cami, 10 dakika yürüme mesafesinde. Cami'ye kadar yürüdük. Elimizde elif-be (belki de ba) cüzü. Cami'nin kapısına vardığımızda, içerideki sesleri duyuyorduk;
- "Elif, Be, Te, Se, Cim..."
- Şak!
- "Elif, Be, Te, Se, Cim, Ha, Hı"
- Şak!
- "Gırtlak nerede?"
Ankara lastiklerini bir kenara koyup, bir kenara oturur, ne zaman bize sıra gelecek diye tedirgin şekilde beklerdik. Genç bir hoca vardı. Müezzinlik yapardı aynı zamanda. Sesi iyiydi, hakkını yememek lazım.
Bir Ezan okurdu, hanımlar hep kapı önüne çıkardı bu güzel sesi dinlemek için.
Sıra bana geldi. Zorlamaya hiç gelemeyen bir yapıya sahibim. İçim kıpır kıpır, Çay'da yüzen, Irmak'ta serinleyen arkadaşlarımı düşünüyorum aslında.
Elif gibi dosdoğru bir sopayla dürttü beni Hoca.
Başladım;
- "Elif, Be, Te, Se, Cim, Ha, Hı, Dal, Zel, Ze, Sın, Şın"
- Şak! indi sopa koluma doğru.
- "Rı nerede!"
- "Elif, Be, Te, Se, Cim, Ha, Hı"
- Şak! indi sopa dizlerime.
- Gırtlaktan çıkacak!
Öyle böyle atlattım o gün. Her şeyi çok hızlı öğrenen, tekrarlamasına bile gerek kalmayan ben, şu kadar harfi aklımda tutamıyordum korkudan.
Çocuğum daha...
Aklımda Mudurnu Çayında külotla yüzen arkadaşlarım, küçük memeleri çayda ıslanınca belli olan kızlar vardı...
Namaz vakti geldi. Namazlar kılındıktan sonra Cami'de namazlarımızı nasıl kıldığımızı kontrol etmek için yeniden kıldırırdı bize Hoca.
Elinde, Elif gibi dosdoğru bir sopa vardı yine.
Geziyor arkamızda. Hepimiz oturmuş, ayaklarımızı parmaklarımızı garipçe kırarak bükmüşüz, ellerimiz dizlerimizin üzerinde.
Sesler geliyor hoca yürüdükçe.
- Şak!
- "iyi bük ayağını!"
Bana geldi;
- "Nasıl kalktığını göreyim. Doğrul"
Destek almadan ayağa kalkmak gerekiyor. Ellerle hafif bir destek almak yok. Çevik bir yapım vardı ama o anda ne olduysa tökezledim. Belki de korkudan.
-Şak! Sopa belimde. Babamdan yemediğim dayağı yiyorum 1 saattir. Şak! sopa popomda.
- "Öyle mi kalkılıyor?"
- " Hocam sadece ayağım takıldı. Gerçekten kalkabiliyorum düzgünce."
- Şak! "Konuşma"
O saniye, çıktım Cami'den. Bir daha da girmemek için yemin ettim.
Cami'den eve giden 10 dakikalık yol boyunca;
- "Sana mı soracağım nasıl ibadet edeceğimi? Neden vuruyorsun? Niye vurdun bana? Babama söyleyeceğim seni. Şerefsiz"
O günden sonra cami'ye hiç girmedim. Zorla beni gönderdiklerinde kaçtım. Elif gibi dosdoğru bir sopayla dövmeseydi beni, doğru yolu bulamayacak, mantığımı konuşturmak için fırsatı yakalayamayacaktım.
Anne, ben böyle Deist oldum.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
ÇOK YAVAN.
YanıtlaSiliyiymiş :)
YanıtlaSil