9 Mayıs 2015 Cumartesi

Geceye Müzik - Yaylalar


Ben küçükken... diye lafa başlamayı pek sevmiyorum ama başlamak gerekecek sanırım. Ben küçükken dayımı çok severdim. Esasında pek akraba sevdiğim söylenmez fakat dayımın yeri -kimse onu sevmese de bende ayrıydı.

İyi hatırlıyorum. Yayla'da birkaç ay süren bir inziva dönemim olmuştu. Bektaş yaylasında neredeyse kar mevsimine kadar kalmış; doğanın tam ortasında başım ağrıyana kadar oksijen çekmiştim içime aylarca.

Bektaş yaylası oldukça yüksekte, arabayla uzun bir tırmanışın sonunda çıkılabilen bir yerleşim yeri. Ben yürüyerek çıkmış, günlerce yolculuk yapmıştım Karadeniz'in her daim ıslak ormanlarında ve çayırlarında. Neyse konu dağılmasın, o sıralar flüt ile aram çok iyi olduğu dönemlerdi yolda fareli köyün kavalcısı gibi kaval çalar, sabah çıktığım eve uzun yürüyüşler sonunda akşama yakın dönerdim. Sonraları terörist gruplar dadandı bizim oralara da yukarıda çok yürümeyi yasakladılar bu arada bunu ekleyeyim.
Bu arada yazdıklarımın herhangi bir yere bağlanmasını beklemeyin lütfen, öyle bir amacım yok aylar sonra yazıyorum bu yüzden. Yayla'da bir kasap vardı, Dedem o sırada hayatta olduğu için; "günlük 1 kilo et yiyebilirsin" demişti bana. Neyse ben bir gittim, iki gittim lokum gibi yayla eti sonuçta yedikçe yiyorum her gün. Orada kasaplar'da kocaman kocaman ızgaralar olur, eti anında keser önünüze koyar ve hepsi yayla'da otlamış hayvanlar'dan elde edilir. Kasap ağabeyi çok severdim ben, tipik Karadenizli, Kazım Koyuncu hayranı bir adamcağızdı.

Evimiz yaylanın tepelerinden birinde, tüm manzarayı görebilecek şekilde inşa edilmiş yani harika bir konumdaydı. Yayla'da komşuluk ilerlemiş olsa da komşular daha çok aşağıdaki evde yani dedemlerin kaldığı evde olurdu. Benim kaldığım yer oldukça tenha, kurdun çakalın cirit attığı bir yerde, insanı kendine aşık eden bir yerdeydi.

Sabah erken kalktığım için akşamları 9-10 gibi bir iki bira içer uyurdum. Bira içerken de yamuk bir balkonumuz vardı orada ahşap korkulukların üzerine bağdaş kurar, içimden geldiği gibi türküler söylerdim. Bu paylaştığım da orada sık sık söylediğim, yaylayı geride bırakırken içimden mırıldandığım müzik.

Konunun en başında dayımdan bahsetmiştim hatırlarsan. Bu anlattığım zamanlardan iki yıl sonra dedem öldü. Kendisi üvey dedem olur bu arada. Onun vefatının ardından dayım bizimle görüşmeyi kesip, bir gece aniden ne var ne yok üzerine alıp ailesiyle beraber kaçtı gitti. Haliyle yayla da gitti. Biz de konuşmuyoruz artık, çünkü bir gecede her şeyi toplayıp gittiği için kırıldım ona, özellikle de yaylada duvarında halen çocukken yazdığımız yazıların durduğu evi bile alıp gittiği, kaçacak bir durak bırakmadığı için kırıldım.

Bu arada ben Sakaryalıyım bunu biliyorsunuz. Orada da çok güzel bir yayla evimiz var ve yeri bende ayrı. Anlattığım Bektaş Yaylası ise Giresun'a bağlı bir yayla yani annemin memleketinde.

Az evvel aklıma geldi de üzüldüm, bu yüzden hem bu müziği paylaşayım hem de seninle bunu paylaşayım istedim.