Her zaman olduğu gibi o gün de okula gitmek için annem tarafından saat 07:10'da kaldırılmıştım. Camdan şöyle bir bakayım dedim ama içim iyice karardığı için hemen içeri daldım.
Televizyon'da sabah haberleri açıktı, babam her zaman sabah haberlerini izlemeye bayılırdı. Muhalif bir sunucu tarafından hazırlanan bir program vardı. Biraz eğlenceli ama çokça da muhalif bir yayıncılık anlayışları vardı. Gazeteci olmaya o günlerde karar vermiştim fakat bu notlarla nasıl üniversite kazanacağım konusunda herhangi bir fikrim yoktu.
Günlerden salıydı. Gördüğüm en güzel canlıyı o gün gördüğüme yemin edebilirim. Daha güzelini göremeyecek olmanın verdiği üzüntüyle defterimi koltuğumun altına koyup titrete titreye okulun yolunda ilerlemeye devam etmiştim. O gün ilk ders Matematik olduğu için çok da gidesim yoktu ama devamsızlık çok olduğu için ve okulu kırsam dışarıda daha çok üşüyeceğim için mecburen girmiştim içeri.
Dersler sıkıcı geçti. Ön sıramda oturan Pınar'ın saçlarına dokundum birkaç kere. Pınar beni severdi, ben de onu severdim. Bazen borç para bile isterdim kendisinden. Okul çıkışı da okulun arkasındaki parkta sigara içerdik, bahar gelince de şarap. Pınar'ın saçları altın gibi sarıydı, sordum kendisine hatta bir gün dayanamayıp, "bu renk doğal rengi mi saçlarının Pınar" diye. O gün tanrının varlığını da sorgulamıştım. Bu kadar güzel bir şeyi, renk tonunu yaratacak bir canlı ya da varlık yoktu bana göre. Bunun tesadüf olması gerekirdi.
Pınarla bir kere öpüşmüştük. Tatlı güzel bir öpücüktü ama öpüştüğüm ilk kişi o değildi. Dudakları, tenine nazaran daha parlaktı. Onu da sordum, "kendi renkleri böyle" demişti. Vay anasını sikeyim diye geçirmiştim içimden. Ben genelde bu tip şeyleri içimden geçiririm. Neyse işte, Pınar'ın saçlarıyla oynadım, derste çok da durmak istemiyordum. Sigara zulamdan bir tane aldım, ceketin içindeki yırtık astardan attım. Tuvalete gitmek için izin istedim ve bir güzel tüttürdüm sakin sakin. Herkes dersteyken okullar çok hoşuma gidiyor. Koridorlar soğuk duvarlardan ibaret hale geliyor, tuvaletler sessiz oluyor, okulun o hali hoşuma gidiyor. Seviyorum o halini yani. Sigaramı yine de hızlı hızlı içtim ve hafif başım döndü. Bir tane de sakız attım ağzıma.
Derse yeniden girdiğimde birkaç pezevenk sigara içtiğimi anladığı için, pis pis sırıttı ama çok oralı olmadan yerime oturdum. Pınar, sigara kokusunu aldığı için arkasını dönüp, "birileri tüttürmüş" diyerek tatlı tatlı gülümsedi bana. Fakat benim aklım sabah gördüğüm güzel kızdaydı. Yine bir şey demedim. İçimden sayıklayarak dersi dinliyormuş gibi yaptım.
Teneffüste bahçede tek başıma turlayarak, o güzel kızı düşünmeye devam ettim. İçimden birkaç şarkı söyledim dolaşırken. Okulun arka tarafındaki çardak ve çevresinde birkaç kişi sigara içiyor, sigarası bitenler de erketeye yatıyordu. İçimden şarkı söylemeye devam ettim, anlamını bilmediğim bir İngilizce şarkı öğrenmiştim onu söyledim biraz, sonra zaten tost ve ayran alıp gelen Pınarla karşılaştık.
O gün boktan geçti esasında ama geçmemesi gerekirdi. Sabah gördüğüm kızı aklımdan çıkartamadım bir süre, sonra okul çıkışı yanımdan yeşil parkalı bir adam geçti. Üniversite öğrencisi olduğunu düşünüyorum ama yanımdan geçerken; "amına koyduğumun teröristi" dedim. İçimden dedim. Ben hep içimden diyorum bazı şeyleri. Bunun işe yarayıp yaramadığını bilmiyorum ama içimden demek hoşuma gidiyor bazı şeyleri. Mahalleye girdiğimde bakkala uğradım, bakkalın çırağı Taner, "lan Orkun" dedi, "sen ne sikim bir adamsın, her gün jelibon alıyorsun çocuk musun ulan sen" diye de devam etti. İçimden, "senin ananı avradını sikerim, sana ne ulan it oğlu" dedim ama dışıma vurmadım. Konuşmadan, arkama bakmadan çıktım.
Bu arada benim adım Orkun. Anlatmaya dalmışım, kusura bakma.
Derse yeniden girdiğimde birkaç pezevenk sigara içtiğimi anladığı için, pis pis sırıttı ama çok oralı olmadan yerime oturdum. Pınar, sigara kokusunu aldığı için arkasını dönüp, "birileri tüttürmüş" diyerek tatlı tatlı gülümsedi bana. Fakat benim aklım sabah gördüğüm güzel kızdaydı. Yine bir şey demedim. İçimden sayıklayarak dersi dinliyormuş gibi yaptım.
Teneffüste bahçede tek başıma turlayarak, o güzel kızı düşünmeye devam ettim. İçimden birkaç şarkı söyledim dolaşırken. Okulun arka tarafındaki çardak ve çevresinde birkaç kişi sigara içiyor, sigarası bitenler de erketeye yatıyordu. İçimden şarkı söylemeye devam ettim, anlamını bilmediğim bir İngilizce şarkı öğrenmiştim onu söyledim biraz, sonra zaten tost ve ayran alıp gelen Pınarla karşılaştık.
O gün boktan geçti esasında ama geçmemesi gerekirdi. Sabah gördüğüm kızı aklımdan çıkartamadım bir süre, sonra okul çıkışı yanımdan yeşil parkalı bir adam geçti. Üniversite öğrencisi olduğunu düşünüyorum ama yanımdan geçerken; "amına koyduğumun teröristi" dedim. İçimden dedim. Ben hep içimden diyorum bazı şeyleri. Bunun işe yarayıp yaramadığını bilmiyorum ama içimden demek hoşuma gidiyor bazı şeyleri. Mahalleye girdiğimde bakkala uğradım, bakkalın çırağı Taner, "lan Orkun" dedi, "sen ne sikim bir adamsın, her gün jelibon alıyorsun çocuk musun ulan sen" diye de devam etti. İçimden, "senin ananı avradını sikerim, sana ne ulan it oğlu" dedim ama dışıma vurmadım. Konuşmadan, arkama bakmadan çıktım.
Bu arada benim adım Orkun. Anlatmaya dalmışım, kusura bakma.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder