- Nereye?
- Neredesin ki?
- Yanı başındayım.
- Hadi ama. Göremiyorum.
- Peki nasıl konuşabiliyorsun?
- Bilmiyorum. Ama göremiyorum.
- Öldürdün mü beni?
- Bilmiyorum. Öldürdüm mü? Hayır! Hayır!
- "Öldürdün değil mi?" dedi gülümseyerek.
- "Engel olamadım mı kendime?" diye sordu eliyle sağı solu yoklayarak. Belki de tutmak için konuştuğunu.
Ses gelmedi artık.
- Hemen ceketine sarıldı. Ayağındaki galoşları çıkarttı. Eldivenini de çıkartacaktı ki aklına geldi;
"Parmak izi bırakmamalıyım. Yakalanmak en son isteyeceğim şey olur"
Çıktı. Işıkları söndürdü çıkarken.
Köşedeki mahalle bakkalından polisi arayacaktı ki, içerisi çok kalabalık geldi.
Vazgeçti...
Kulaklığını takıp sesi açtı. Bir sigara sardı mızıkanın baştan çıkartan sesi eşliğinde.
Çok mu sakindi?
Çok.
Yukarıda yer alan satırlar üzerinde çalıştığım ikinci kitaptan bir alıntı. Daha ilk kitap bitmemiş bile olsa taslak halinde bir yerlerde duruyordu. Küçük bir bölümünü paylaşmak istedim. Acemice olduğunu biliyorum ama yazar olmadığım ve eğitimini almadığım için beni kınamazsanız sevinirim.
Yukarıda bahsi geçen mızıka aşağıda;
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder