Çocukken oturma odamızda güldür güldür yanan kömür sobasının yanına koltuk minderlerini atar, yüzüstü uzanır boyama kitabımızdaki siyah beyaz papağanları renklendirmeye çalışırdık. Her renk olmalıydı o özgürlüğün altında.
Mavi, sarı, kırmızı, yeşil, biraz da mor...
O koltukları ve minderlerini hiç unutamam. Show TV'de Reha Muhtarlı zamanlardı. Reha Muhtar'ı da unutamam mesela ben ama en çok da o koltuk minderleri kalmış aklımda. Ne kadar osuruk kokarsa koksun o minderde yüzüstü yatmak, topuklar popomuza çarpacak şekilde yatmak kalmış.
Her nerede yaşıyor ve yaşatılıyorsa...
Genelde son duyduğum söz bu oluyordu benim. Galatasaray UEFA kupası finali oynadığında bile 20:30'da annem tarafından zorla yatırıldığımız için dışarıdan gelen çığlıklar ile duymuştum o son penaltının coşkusunu. Annem bizi hep 20:30'da odamıza sokardı zorla.
- "ister uyuyun, ister uyumayın ama odanızda olacaksınız. Kafa dinleyeceğim" derdi.
Odamıza girer, 20:30'dan sonra çişimiz geldiğinde bile dışarı çıkarken annemden izin isterdik. Gerçekten çişimizin geldiğine ikna etmeye çalışırdık kendisini. Bazen de sadece uyurduk ağabeyim ile birlikte.
Bazı akşamlar babam;
- "gelin meyve yiyin, yeniden yatarsınız" diye seslenir. Koşa koşa aydınlık oturma odasına giderdik.
Şimdi düşününce gerçekten askeri bir disiplinle büyütüldüğüm için şimdiki halime evrildiğimi düşünüyorum. Kime anlatsan anlamaz da altında bu var. İnanıyorum buna.
Bakın ağabeyim öyle değildir. O biraz daha "yavşak" dediğimiz tarzda bir insan olabildi. Geçirdiği cerrahi operasyonlar sayesinde aşırı şımarık ve zor bir ergenlik geçirdiği için daha bir başına buyruk olabildi. Mesela ağabeyim; "ERGENLİK" diye bir dönemden geçebildi. Ben öyle bir dönemden geçtiğimi hatırlamıyorum. Benim ergenlik sancılarını aileme yansıtacak zamanım hiç olmadı.
Bizim evde ergenlik yaşayan tek insan kendisi olmuştur. Düşününce ona da hak veriyorum. Belki yaşadıklarını ben yaşasam masada kalır kalkamazdım bilinmez.
En başta ne diyordum?
Minder.
O minderlerin bir tanesini sakladım ben biliyor musunuz? Bir tanesi şuan odamdaki yatağım ve duvar arasında sıkıştırılmış şekilde duruyor.
Şşşşt kimse bilmiyor.
Biliyorum; "amına koyduğumun evladı bir minder için kaç satır yazı yazmış" diyenleriniz vardır. Farkındaysanız burası kekoyawa'nın blogu.
Askeri düzen hakimdi bizim evimizde. Gece 22'ye kadar TV izleyebilen arkadaşlarıma özenirdim hep. Özgür gelirlerdi, çok karizmatik bulurdum 20:30'da yatmayan herkesi. Sonra sonra dertlerimiz, ilgi alanlarımız değişti. Marsta hayat olup olmadığına kafa yormaya başladığımdan beri, 20:30'da yatıp;
- "uyumadığım için özür dilerim. Çişim geldi, yapmaya gidebilir miyim?" diye sormuyorum.
Nasıl bir disiplin ile büyüdüğümü geniş geniş anlatırım müsait bir zamanda.