Bir Takım Hikayeler
The best laid schemes o' mice an' men/Gang aft agley
14 Haziran 2018 Perşembe
24 Mayıs 2018 Perşembe
Böcek
Gergedan böcekleri, ağırlıklarının 850 katına kadar ağırlık taşıyabiliyorlarmış. Bir Gergedan Böceği olduğumu hayal ettim. 850 katım ağırlığındaki bir taşı kaldırdığımı, sonra da kollarımı altından çekip ezildiğimi hayal ettim.
Bazı şeyleri düzeltebilecek bir yöntem bu.
28.05.2018 Ekleme:
Sabah alarmsız, hiçbir şeye tepki vermeden doğrudan direkt hiç aracısız uyandığınız zamanları hatırlayın. Gözleriniz önünüzdeki sehpaya kayar, tavana dikilir ya da hiçbir şeye bakarsınız bir kedi gibi. Hiçbir şeye bakan ama bir şey gören kediler gibi. Evde sigara olup olmadığı, yanınızın boş olup olmadığı, şunlar, bunlar, ve geri kalan tüm şeyler.
İnsan, sabah yalnızlığı kadar yalnızdır. Sabahları evde dilediği kadar ses yapabilen herkes yalnızdır. Uyanacak kişilerin varlığı yüzünden parmak uçlarında yürümeyen herkes yalnızdır. Sabah evden çıkmadan önce son kez bakacak kimseniz yoksa yalnızsınız.
Bazı şeyleri düzeltebilecek bir yöntem bu.
28.05.2018 Ekleme:
Sabah alarmsız, hiçbir şeye tepki vermeden doğrudan direkt hiç aracısız uyandığınız zamanları hatırlayın. Gözleriniz önünüzdeki sehpaya kayar, tavana dikilir ya da hiçbir şeye bakarsınız bir kedi gibi. Hiçbir şeye bakan ama bir şey gören kediler gibi. Evde sigara olup olmadığı, yanınızın boş olup olmadığı, şunlar, bunlar, ve geri kalan tüm şeyler.
İnsan, sabah yalnızlığı kadar yalnızdır. Sabahları evde dilediği kadar ses yapabilen herkes yalnızdır. Uyanacak kişilerin varlığı yüzünden parmak uçlarında yürümeyen herkes yalnızdır. Sabah evden çıkmadan önce son kez bakacak kimseniz yoksa yalnızsınız.
zaman:
11:07
28 Aralık 2017 Perşembe
Bir Küçük Şey
Her bakış bir sözdür. Her karanlık bir yağmurdur. Her gitar soloda kendini bulmaktır yalnızlık. Tempo tutmak anlamlıdır. Anlamlar saçmadır. Olması gereken her şey olmuştur yalan da olsa. Elinizde tek kalan şey o olabilir bazen. Belki armağan, belki akla ziyan bir hayal kırıklığı.
Kızınız olduğunu hayal edin mesala. Sadece eşinizle ikinizin aynı anda sevişmek istediği bir zamanda yapmışsınız. Küçücük elleri var, ne kadar büyüse de küçük kalacak bir çift el. Hayal etmesi bile güzel. Kimimiz bunları göremeyecek mesela. Hiç kızınız olmayacak, hiç minik küçük ellerinden öpüp gözleriniz dolmayacak. Odasındaki çocuk kamerasından ona bakıp, ara sıra gidip nefes alıp almadığını kontrol edemeyeceksiniz. İlk ders gününde elinden tutup; "ağlama benim iki gözüm, okul iyi bir yer" diyemeyeceksiniz.
Gül bahçesi gibi kokuşunu hayal edin onun süt kokan ağzını. Salyalarını silemeyeceksiniz minik bir kızın. Ona masal okumak bir yana, onun ilk adımlarını bile göremeyeceksiniz.
Muhtemelen ölmüş olacaksınız.
Kızınız olduğunu hayal edin mesala. Sadece eşinizle ikinizin aynı anda sevişmek istediği bir zamanda yapmışsınız. Küçücük elleri var, ne kadar büyüse de küçük kalacak bir çift el. Hayal etmesi bile güzel. Kimimiz bunları göremeyecek mesela. Hiç kızınız olmayacak, hiç minik küçük ellerinden öpüp gözleriniz dolmayacak. Odasındaki çocuk kamerasından ona bakıp, ara sıra gidip nefes alıp almadığını kontrol edemeyeceksiniz. İlk ders gününde elinden tutup; "ağlama benim iki gözüm, okul iyi bir yer" diyemeyeceksiniz.
Gül bahçesi gibi kokuşunu hayal edin onun süt kokan ağzını. Salyalarını silemeyeceksiniz minik bir kızın. Ona masal okumak bir yana, onun ilk adımlarını bile göremeyeceksiniz.
Muhtemelen ölmüş olacaksınız.
zaman:
15:46
22 Aralık 2017 Cuma
Cuma Gününe Müzik: Yeniden Doğarsa
Her zaman olduğu gibi o gün de okula gitmek için annem tarafından saat 07:10'da kaldırılmıştım. Camdan şöyle bir bakayım dedim ama içim iyice karardığı için hemen içeri daldım.
Televizyon'da sabah haberleri açıktı, babam her zaman sabah haberlerini izlemeye bayılırdı. Muhalif bir sunucu tarafından hazırlanan bir program vardı. Biraz eğlenceli ama çokça da muhalif bir yayıncılık anlayışları vardı. Gazeteci olmaya o günlerde karar vermiştim fakat bu notlarla nasıl üniversite kazanacağım konusunda herhangi bir fikrim yoktu.
Günlerden salıydı. Gördüğüm en güzel canlıyı o gün gördüğüme yemin edebilirim. Daha güzelini göremeyecek olmanın verdiği üzüntüyle defterimi koltuğumun altına koyup titrete titreye okulun yolunda ilerlemeye devam etmiştim. O gün ilk ders Matematik olduğu için çok da gidesim yoktu ama devamsızlık çok olduğu için ve okulu kırsam dışarıda daha çok üşüyeceğim için mecburen girmiştim içeri.
Dersler sıkıcı geçti. Ön sıramda oturan Pınar'ın saçlarına dokundum birkaç kere. Pınar beni severdi, ben de onu severdim. Bazen borç para bile isterdim kendisinden. Okul çıkışı da okulun arkasındaki parkta sigara içerdik, bahar gelince de şarap. Pınar'ın saçları altın gibi sarıydı, sordum kendisine hatta bir gün dayanamayıp, "bu renk doğal rengi mi saçlarının Pınar" diye. O gün tanrının varlığını da sorgulamıştım. Bu kadar güzel bir şeyi, renk tonunu yaratacak bir canlı ya da varlık yoktu bana göre. Bunun tesadüf olması gerekirdi.
Pınarla bir kere öpüşmüştük. Tatlı güzel bir öpücüktü ama öpüştüğüm ilk kişi o değildi. Dudakları, tenine nazaran daha parlaktı. Onu da sordum, "kendi renkleri böyle" demişti. Vay anasını sikeyim diye geçirmiştim içimden. Ben genelde bu tip şeyleri içimden geçiririm. Neyse işte, Pınar'ın saçlarıyla oynadım, derste çok da durmak istemiyordum. Sigara zulamdan bir tane aldım, ceketin içindeki yırtık astardan attım. Tuvalete gitmek için izin istedim ve bir güzel tüttürdüm sakin sakin. Herkes dersteyken okullar çok hoşuma gidiyor. Koridorlar soğuk duvarlardan ibaret hale geliyor, tuvaletler sessiz oluyor, okulun o hali hoşuma gidiyor. Seviyorum o halini yani. Sigaramı yine de hızlı hızlı içtim ve hafif başım döndü. Bir tane de sakız attım ağzıma.
Derse yeniden girdiğimde birkaç pezevenk sigara içtiğimi anladığı için, pis pis sırıttı ama çok oralı olmadan yerime oturdum. Pınar, sigara kokusunu aldığı için arkasını dönüp, "birileri tüttürmüş" diyerek tatlı tatlı gülümsedi bana. Fakat benim aklım sabah gördüğüm güzel kızdaydı. Yine bir şey demedim. İçimden sayıklayarak dersi dinliyormuş gibi yaptım.
Teneffüste bahçede tek başıma turlayarak, o güzel kızı düşünmeye devam ettim. İçimden birkaç şarkı söyledim dolaşırken. Okulun arka tarafındaki çardak ve çevresinde birkaç kişi sigara içiyor, sigarası bitenler de erketeye yatıyordu. İçimden şarkı söylemeye devam ettim, anlamını bilmediğim bir İngilizce şarkı öğrenmiştim onu söyledim biraz, sonra zaten tost ve ayran alıp gelen Pınarla karşılaştık.
O gün boktan geçti esasında ama geçmemesi gerekirdi. Sabah gördüğüm kızı aklımdan çıkartamadım bir süre, sonra okul çıkışı yanımdan yeşil parkalı bir adam geçti. Üniversite öğrencisi olduğunu düşünüyorum ama yanımdan geçerken; "amına koyduğumun teröristi" dedim. İçimden dedim. Ben hep içimden diyorum bazı şeyleri. Bunun işe yarayıp yaramadığını bilmiyorum ama içimden demek hoşuma gidiyor bazı şeyleri. Mahalleye girdiğimde bakkala uğradım, bakkalın çırağı Taner, "lan Orkun" dedi, "sen ne sikim bir adamsın, her gün jelibon alıyorsun çocuk musun ulan sen" diye de devam etti. İçimden, "senin ananı avradını sikerim, sana ne ulan it oğlu" dedim ama dışıma vurmadım. Konuşmadan, arkama bakmadan çıktım.
Bu arada benim adım Orkun. Anlatmaya dalmışım, kusura bakma.
Derse yeniden girdiğimde birkaç pezevenk sigara içtiğimi anladığı için, pis pis sırıttı ama çok oralı olmadan yerime oturdum. Pınar, sigara kokusunu aldığı için arkasını dönüp, "birileri tüttürmüş" diyerek tatlı tatlı gülümsedi bana. Fakat benim aklım sabah gördüğüm güzel kızdaydı. Yine bir şey demedim. İçimden sayıklayarak dersi dinliyormuş gibi yaptım.
Teneffüste bahçede tek başıma turlayarak, o güzel kızı düşünmeye devam ettim. İçimden birkaç şarkı söyledim dolaşırken. Okulun arka tarafındaki çardak ve çevresinde birkaç kişi sigara içiyor, sigarası bitenler de erketeye yatıyordu. İçimden şarkı söylemeye devam ettim, anlamını bilmediğim bir İngilizce şarkı öğrenmiştim onu söyledim biraz, sonra zaten tost ve ayran alıp gelen Pınarla karşılaştık.
O gün boktan geçti esasında ama geçmemesi gerekirdi. Sabah gördüğüm kızı aklımdan çıkartamadım bir süre, sonra okul çıkışı yanımdan yeşil parkalı bir adam geçti. Üniversite öğrencisi olduğunu düşünüyorum ama yanımdan geçerken; "amına koyduğumun teröristi" dedim. İçimden dedim. Ben hep içimden diyorum bazı şeyleri. Bunun işe yarayıp yaramadığını bilmiyorum ama içimden demek hoşuma gidiyor bazı şeyleri. Mahalleye girdiğimde bakkala uğradım, bakkalın çırağı Taner, "lan Orkun" dedi, "sen ne sikim bir adamsın, her gün jelibon alıyorsun çocuk musun ulan sen" diye de devam etti. İçimden, "senin ananı avradını sikerim, sana ne ulan it oğlu" dedim ama dışıma vurmadım. Konuşmadan, arkama bakmadan çıktım.
Bu arada benim adım Orkun. Anlatmaya dalmışım, kusura bakma.
zaman:
12:10
2 Aralık 2017 Cumartesi
Cumartesi Gününe Müzik: Foster the People - Pumped Up Kicks
Ben size en baştan anlatayım;
Kulaklığından "cıstak cıstak" diye tabir ettiği müzik dinleyen insanlarla dolu bir metro vagonunda ayakta ilerliyordum. Çantamdan kulaklığımı almak için bir hamle yaptım ama o sırada yavaşlayan metroda düşmemek için tekrar tutunmak zorunda kaldım. Dolayısıyla kulaklığımı alamadım. Etrafıma bakındım bir süre, sonara metro sanayi mahallesi durağına geldi.
İnenlerin, binenlerden çok olduğu ender duraklardandır bakın burası. Zincirlikuyu gibi. Neyse abi, ben anlatmaya devam edeyim.
- abi yok!
Neyse anlatmaya devam edeyim. Metro durduğu esnada eğilip kulaklığımı taktım. Hemen çıkarttım benim 8 plus'ı açtım Spotify'ı kendi listemden bir şeyler dinledim. Anna Kova'nın eşlik ettiği bir parça vardı, ona geldik bende bir patlamalar, bir çatlamalar.
- içmiş miydin lan? Doğru söyle it!
Yok abi ne içmesi. Pardon abi dedim. Hayır bir şey kullanmamıştım. Bayağı oldu takılmıyorum yemin ederim abi. Can sıkıntısı benimkisi. Devam ediyorum.
Başladım hafiften ayaklarımla tempo tutmaya. Güzel geliyor müzik. Kimse rahatsız olmaz diye ban ban basıyorum basslı şarkıları. Levent'e geldiğinde metro biraz daha boşaldı içerisi. Daha rahatladık yani komple vagon olarak. Bence öyledir yani.
Ben bir daraldım bir daraldım sormayın. Birden geldi yani abi. Ben normalde böyle bir insan değilim biliyorsunuz. Yani nereden bileceksiniz. Tam Zincirlikuyu istasyonuna geldik, metro durdu duracak böyle ben de ineceğim. Benim kafa attı abi. Açtım ceketin önünü, aldım elime kulaklıkları, bu şekilde elimin içinde sakladım başlıkları. Ulan dedim içimden, inceldiği yerden kopsun.
Allah-u Ekber ulan! diye bağırdım. Allah siz kafirleri yakacak cehennemde! diye bağırdım. Ateistim ben abi, bana ne yani ama bağırdım. Gözlerimi sonuna kadar açtım, ağzım yırtılacak bağırıyorum. Allah affedendir falan diyorum. Analarına avratlarına cehennem yaşayacaklarını söylüyorum. Baktım metro durmuş, insanlar kaçışıyor. İçeri girmek için hamle yapanlar anlamıyor ya ne olduğunu, onların üstüne çıkıyor. Bunlar kaçacak kaçamıyor, onlar girecek giremiyor. Aralarında bağıranlar oluyor işte terörist var diyorlar, bomba diyorlar. Ben bir yandan bağırıyorum, bir yandan da yaprağı yedin oğlum diyorum.
Abi sonra ben durdum birden bire. Etraftaki herkes kaçmaya çalışıyor. Vagon sallanıyor, birbirlerini eziyorlar insanlar. Ben nereden bileyim abi böyle olacağını. Ben kendi halinde bir adamım, işim var, gücüm çok şükür var. Okumuş etmiş adamım ben aklımı da kaçırmam hiç. Yemin ederim böyle oldu abi. Benim örgütle şunla bunla işim olmaz. Bakın abi ateistim ben allah çarpsın ki.
- kaç kişiyi öldürdün biliyor musun lan it!
Abi koridorlarda falan 10 diyen oldu, 40 diyen oldu bilmiyorum. Ben bizim vagonda 13-14 saydım. Ben nereden bileyim abi insanlar birbirini ezecek, korkanlar kalp krizi geçirecek. Abi ben neden yapayım böyle bir şeyi. Ben de kendime gelince üzerlerine atladım kaçabilmek için. Bir şeyden kaçıyorlar, ben de kaçayım dedim.
...
Abi ben katil değilim.
zaman:
15:27
1 Aralık 2017 Cuma
Benim Adım Cemil
Benim adım Cemil. Kendimi bildim bileli kedi gördüğüm zaman içim bir hoş olur. Mutlu ederler beni. Yalnız kaldığım zamanlarda şarkı söylemeyi çok severim. Bazen de lisedeki kız arkadaşımı düşünüp kendime dokunduğum oluyor ama çok nadir. Gerçekten.
Söylemiş miydim? Benim adım Cemil. Babamı hiç görmedim. Annem birinci yaş günümde beni bırakıp gitmiş. Sütten kesildiğim gün bırakması daha şık olurmuş ama canı sağ olsun. Anneannem büyüttü beni. Bir de dedem var ki aksi mi aksi. Sorma abi. Dedem banka müdürüydü. Güzel kazanırdı ama emekli oldu, bizim sokaktaki tekel bayisini devraldı. Ben de okuldan sonra ve yaz tatillerinde onun yanında takıldım. Orada alıştım bu merete.
Anneannem namazında niyazında enteresan bir kadın. Sürekli namaz kılacak bıraksak. Küçükken o namaz kılarken karşısına geçer abuk subuk hareketler yapar dans ederdim. Bir defasında namazını yarıda bırakıp bir güzel pataklamıştı beni. Azıcık ağladım diye de börek yapmıştı üzüntüden. En sevdiğim börek ıspanaklı olan. Anneannem benim her şeyim. Çok açık görüşlü bir kadın, öyle namaz niyaz dedim diye başka bir şey gelmesin aklınıza. "Bankacı karısı olmak kolay değil, geliştirmek lazımdı ben de geliştirdim" der hep.
Benim adım Cemil abi. Anneme hep orospu diyor dedem. Geçenlerde konusu açıldı, bir dizi izliyorduk yarım kilo da çekirdek getirmişti dedem bizim tekelden. Evde bira içemediğimiz için - anneannem izin vermezdi- bir de kola kapmış. Dizide bir kadın vardı çocuklarını dövüyordu, anneannem de istemsiz şekilde; "ah ben yavruma hiç vurmazdım" diye söylendi. Dedem de sinirli bir şekilde; "dövmedin, orospu oldu kızın" dedi. Sonra barıştılar. Anneannem dedeme salak dedi. Alışmışlardı artık bu eksikliğe. Ben bir tepki vermedim.
Benim adım Cemil. Veli toplantılarına hep dedem giderdi. Takım elbisesini çeker, gururlu gururlu benim durumumu dinler, eve gelince de yaptığım yaramazlıkları sıralar ama derslerim çok iyi olduğu için bir şey demez; "azıcık uslan kerata" derdi. Süper Lise diye bir şeye yazdırdılar beni. Okula bir türlü ısınamadım, sürekli kırmaya başlamıştım. İnternet cafeye gidip tek başıma Knight Online falan oynuyordum. Dedemin okula uğrayıp beni göreceği tutmuş. Kapatmış bizim tekeli, gelmiş okula beni sormak için. Müdürle iyi arkadaşlardı onunla görüşmüş falan abi. Bakmış ki ben okulda yokum, hiç çaktırmamış; "bizim oğlan hastaydı, ben seni göreyim diye geldim İhsan" demiş müdüre. Bir güzel dövmüştü o gün beni eve girdiğim zaman.
Cemil ben abi. Söylemeyi unutmadım umarım. Dedemin tekelinden sürekli Parliament çalardım. Aşağısını içmezdim, kızlara da ikram ederdim. Şerefsiz erkeklere etmezdim ama onlar bok içsin. Burcu diye bir kızla takılıyorum o zamanlar. Yakışıklı falan da değilim ama kızcağız sevmiş, ben de seviyordum. Bir içim suydu. Kısacık saçları vardı böyle hafif kıvırcık. Sim siyah saçlarına renkli tokalar takardı. Bizim sitenin duvarının dibinde bağdaş kurup oturur, birbirimize güzel şeyler söylerdik. Biraz da öpüşürdük. Onu ilk öptüğüm zaman geldi şimdi aklıma. Yine bizim sitenin duvarına çökmüşüz, Burcu kısacık bir şort giymiş, askılı bir bluz da geçirmiş üstüne gelmiş. Biraz oynaştık, sonra da o bana güzel bir şey söylemeye başlayacağı anda pembe dudaklarınan ufacık öpmüştüm. Biraz geri çekilmiştim böyle bakayım ne tepki verecek diye. Gülümsemişti bana Burcu abi. Cemil'e gülümseyen bir Burcu yani. Anlayabiliyor musun? Sonra o öpmeye yeltenmişti ama çarptım ağzının ortasına elimin tersiyle. Şaka yapıyorum abi.
Bir keresinde de memelerini ellememe izin vermişti. Ama demişti, daha ileri gitmeye çalışırsan çimdik atarım. Sağ elimi içine sokup memelerini avuçlamıştım. Halen daha aklımda o andaki el titremem.
Dedem öldü iki sene önce. Ben liseden mezun olmuştum, bir yaz sabahı kalktım tekeli açmak için. Dedem o sabah hiç uyanmadı abi. Anneannemle beraber kalmıştık. Ne yapacağımızla alakalı en ufak bir fikrimiz yoktu. Ölenle olunmuyordu ama göt gibi ortada kalmak da hoş değildi. Dedem çok çalışkan adamdı sağ olsun. Ölmüş adama da sağ olsun demek komik biliyorum ama ne diyeyim?
3 apartman dairesi, bir tekel bayi bırakmıştı ardında. Zaten dairelerin birinde biz oturuyorduk. Diğer ikisinin kirası ile geçinmeyi teklif etti anneannem. Tekel bayisini bizim mahalledeki tüpçü abiye devrettik. Güzel para verdi o da sağ olsun.
Anneannem ilk defa anneme orospu dediğinde ben üniversite kaydı yaptırmak için Ankaraya gidiyordum. Yaşlı olduğu için gelemeyen anneannem, ben otobüse yetişmek için evden çıktığım zaman ağlamıştı. Ah o orospu annen de olsaydı da görseydi bu günleri diye de ekledi. Edebiyat okuyacaktım. Plan oydu başta.
Benim adım Cemil be abi. Özür dilerim ama sürekli unutuyorsun gibi geliyor. Ondan tekrar ediyorum. Annemi de babamı da görmedim. Anne bildiğim anneannem benimle gelemeyecek diye üniversiteye gitmekten vazgeçtim. Dedemden sonra zaten çok da sağlıklı günler geçirmiyordu. Onun başında olmak, ona bakmak ve ilaçlarını eksiksiz aldığından emin olmak için kaldım. Kimsesi yoktu benden başka, benim de ondan. Üniversite'de çok güzel kızlar oluyormuş. Çok merak etmiştim ama gitmedim. Anneanneme bunu borçluydum.
Anneannem geçen ay öldü abi. Oturma odasında televizyon izlerken olduğu yerde ölmüş. Elimde onun en sevdiği şey olan çekirdekle salondan içeri girdiğimde, onu öylece başı arkaya düşmüş halde buldum. Yığılmış kalmışım ben de. Birkaç saat öyle kalmışım, uyandığımda her şeyin rüya olmasını dilemiş olsam da anneannemin cansız bedeni halen daha koltukta öylece duruyordu.
Kimsesiz kalmanın ilk gününde anneannemi gömdüm ben. Mahalleden birkaç kadın eve geldi haberi duyunca. Yemekler yapmışlar, tatlı bile vardı. Bir hoca getirmiş dedemin arkadaşları. Kur-an okudular, bir şeyler söylediler gittiler. Kimsesiz kalmakla yüzleşmemek için, gitmesinler diye tekrar tekrar kur-an okutmak istedim, ama herkesin işi vardı belli ki.
Tam bir ay önce kimsesiz kaldım ben abi. Adım Cemil. Adımı annem koymuş. Hiç sevmiyorum adımı. Dedem anneme hep orospu derdi, şimdi soruyorum sana; "hangi orospu oğluna Cemil adını verir?"
Söylemiş miydim? Benim adım Cemil. Babamı hiç görmedim. Annem birinci yaş günümde beni bırakıp gitmiş. Sütten kesildiğim gün bırakması daha şık olurmuş ama canı sağ olsun. Anneannem büyüttü beni. Bir de dedem var ki aksi mi aksi. Sorma abi. Dedem banka müdürüydü. Güzel kazanırdı ama emekli oldu, bizim sokaktaki tekel bayisini devraldı. Ben de okuldan sonra ve yaz tatillerinde onun yanında takıldım. Orada alıştım bu merete.
Anneannem namazında niyazında enteresan bir kadın. Sürekli namaz kılacak bıraksak. Küçükken o namaz kılarken karşısına geçer abuk subuk hareketler yapar dans ederdim. Bir defasında namazını yarıda bırakıp bir güzel pataklamıştı beni. Azıcık ağladım diye de börek yapmıştı üzüntüden. En sevdiğim börek ıspanaklı olan. Anneannem benim her şeyim. Çok açık görüşlü bir kadın, öyle namaz niyaz dedim diye başka bir şey gelmesin aklınıza. "Bankacı karısı olmak kolay değil, geliştirmek lazımdı ben de geliştirdim" der hep.
Benim adım Cemil abi. Anneme hep orospu diyor dedem. Geçenlerde konusu açıldı, bir dizi izliyorduk yarım kilo da çekirdek getirmişti dedem bizim tekelden. Evde bira içemediğimiz için - anneannem izin vermezdi- bir de kola kapmış. Dizide bir kadın vardı çocuklarını dövüyordu, anneannem de istemsiz şekilde; "ah ben yavruma hiç vurmazdım" diye söylendi. Dedem de sinirli bir şekilde; "dövmedin, orospu oldu kızın" dedi. Sonra barıştılar. Anneannem dedeme salak dedi. Alışmışlardı artık bu eksikliğe. Ben bir tepki vermedim.
Benim adım Cemil. Veli toplantılarına hep dedem giderdi. Takım elbisesini çeker, gururlu gururlu benim durumumu dinler, eve gelince de yaptığım yaramazlıkları sıralar ama derslerim çok iyi olduğu için bir şey demez; "azıcık uslan kerata" derdi. Süper Lise diye bir şeye yazdırdılar beni. Okula bir türlü ısınamadım, sürekli kırmaya başlamıştım. İnternet cafeye gidip tek başıma Knight Online falan oynuyordum. Dedemin okula uğrayıp beni göreceği tutmuş. Kapatmış bizim tekeli, gelmiş okula beni sormak için. Müdürle iyi arkadaşlardı onunla görüşmüş falan abi. Bakmış ki ben okulda yokum, hiç çaktırmamış; "bizim oğlan hastaydı, ben seni göreyim diye geldim İhsan" demiş müdüre. Bir güzel dövmüştü o gün beni eve girdiğim zaman.
Cemil ben abi. Söylemeyi unutmadım umarım. Dedemin tekelinden sürekli Parliament çalardım. Aşağısını içmezdim, kızlara da ikram ederdim. Şerefsiz erkeklere etmezdim ama onlar bok içsin. Burcu diye bir kızla takılıyorum o zamanlar. Yakışıklı falan da değilim ama kızcağız sevmiş, ben de seviyordum. Bir içim suydu. Kısacık saçları vardı böyle hafif kıvırcık. Sim siyah saçlarına renkli tokalar takardı. Bizim sitenin duvarının dibinde bağdaş kurup oturur, birbirimize güzel şeyler söylerdik. Biraz da öpüşürdük. Onu ilk öptüğüm zaman geldi şimdi aklıma. Yine bizim sitenin duvarına çökmüşüz, Burcu kısacık bir şort giymiş, askılı bir bluz da geçirmiş üstüne gelmiş. Biraz oynaştık, sonra da o bana güzel bir şey söylemeye başlayacağı anda pembe dudaklarınan ufacık öpmüştüm. Biraz geri çekilmiştim böyle bakayım ne tepki verecek diye. Gülümsemişti bana Burcu abi. Cemil'e gülümseyen bir Burcu yani. Anlayabiliyor musun? Sonra o öpmeye yeltenmişti ama çarptım ağzının ortasına elimin tersiyle. Şaka yapıyorum abi.
Bir keresinde de memelerini ellememe izin vermişti. Ama demişti, daha ileri gitmeye çalışırsan çimdik atarım. Sağ elimi içine sokup memelerini avuçlamıştım. Halen daha aklımda o andaki el titremem.
Dedem öldü iki sene önce. Ben liseden mezun olmuştum, bir yaz sabahı kalktım tekeli açmak için. Dedem o sabah hiç uyanmadı abi. Anneannemle beraber kalmıştık. Ne yapacağımızla alakalı en ufak bir fikrimiz yoktu. Ölenle olunmuyordu ama göt gibi ortada kalmak da hoş değildi. Dedem çok çalışkan adamdı sağ olsun. Ölmüş adama da sağ olsun demek komik biliyorum ama ne diyeyim?
3 apartman dairesi, bir tekel bayi bırakmıştı ardında. Zaten dairelerin birinde biz oturuyorduk. Diğer ikisinin kirası ile geçinmeyi teklif etti anneannem. Tekel bayisini bizim mahalledeki tüpçü abiye devrettik. Güzel para verdi o da sağ olsun.
Anneannem ilk defa anneme orospu dediğinde ben üniversite kaydı yaptırmak için Ankaraya gidiyordum. Yaşlı olduğu için gelemeyen anneannem, ben otobüse yetişmek için evden çıktığım zaman ağlamıştı. Ah o orospu annen de olsaydı da görseydi bu günleri diye de ekledi. Edebiyat okuyacaktım. Plan oydu başta.
Benim adım Cemil be abi. Özür dilerim ama sürekli unutuyorsun gibi geliyor. Ondan tekrar ediyorum. Annemi de babamı da görmedim. Anne bildiğim anneannem benimle gelemeyecek diye üniversiteye gitmekten vazgeçtim. Dedemden sonra zaten çok da sağlıklı günler geçirmiyordu. Onun başında olmak, ona bakmak ve ilaçlarını eksiksiz aldığından emin olmak için kaldım. Kimsesi yoktu benden başka, benim de ondan. Üniversite'de çok güzel kızlar oluyormuş. Çok merak etmiştim ama gitmedim. Anneanneme bunu borçluydum.
Anneannem geçen ay öldü abi. Oturma odasında televizyon izlerken olduğu yerde ölmüş. Elimde onun en sevdiği şey olan çekirdekle salondan içeri girdiğimde, onu öylece başı arkaya düşmüş halde buldum. Yığılmış kalmışım ben de. Birkaç saat öyle kalmışım, uyandığımda her şeyin rüya olmasını dilemiş olsam da anneannemin cansız bedeni halen daha koltukta öylece duruyordu.
Kimsesiz kalmanın ilk gününde anneannemi gömdüm ben. Mahalleden birkaç kadın eve geldi haberi duyunca. Yemekler yapmışlar, tatlı bile vardı. Bir hoca getirmiş dedemin arkadaşları. Kur-an okudular, bir şeyler söylediler gittiler. Kimsesiz kalmakla yüzleşmemek için, gitmesinler diye tekrar tekrar kur-an okutmak istedim, ama herkesin işi vardı belli ki.
Tam bir ay önce kimsesiz kaldım ben abi. Adım Cemil. Adımı annem koymuş. Hiç sevmiyorum adımı. Dedem anneme hep orospu derdi, şimdi soruyorum sana; "hangi orospu oğluna Cemil adını verir?"
zaman:
00:03
22 Kasım 2017 Çarşamba
Çarşamba Gününe Müzik: Other People - LP
Halden aldığı meyve sebze ne varsa doldurur, sokak sokak dolaşır satardı. Metro yeni açılmıştı İstanbul'a. Bilirsiniz 5 duraktan oluşuyordu. 4.Levent ve Taksim arasında. Abim ve babam ilk gün bedava olan metroyu denemeye gitmişti.
Ben de o dönem ne alacaktım, neye para lazımdı bilmiyorum. İş kovalıyorum. Para lazım yani. Manitayı gazoz içmeye mi götüreceğim, yoksa kendime ışıklı ayakkabı mı alacağım öyle bir şeydi. İkincisi olması lazım. Beyaz, ışıklı bir ayakkabı almak istiyordum kendime. İkisi arasında çok da uçurum yok benim için. Her ikisi için de çalışmam gerekirdi. Muzaffer hazırlık yapıyordu.
Camdan kafamı uzatıp; "ben de geleyim mi?" dedim. Muzaffer kafasını yukarı doğru kaldırmaya bile tenezzül etmeden; "yok" dedi "sen ne anlarsın pazarcılıktan"
Hızlıca üstümü giyinip aşağıya indim; "abi" dedim, "abi ben sana yardım ederim. Ben çok iyi satabilirim, hem bunlardan yetiştirdik biz. Malın iyisini tanırım"
Annenden, babandan izin alıp gel dedi Muzaffer. Hızlıca koşup, evin merdivenlerinden çıkıp kapıya vurdum ve; "ben Muzaffer abiye yardım gidiyorum" dedim.
Çıktık yola. Arka koltukları sökmüş, aracın arka tarafı komple kasa dolu. Domates var, salatalık, marul, patates ve soğan var. Belki biber de vardı hatırlamıyorum.
Sanayi mahallesindeki caminin sağındaki dar sokaktan girdik. Eski postanenin olduğu, Gökhan'ın kumarhanesinin olduğu dar sokak. Muzaffer bana bakmadan; "hadi bağır biraz, böyle olmaz. Satamayacağız yoksa" dedi. Bağırmayı beceremedim ilk başlarda. Arabadayı durdurdu; "inip dışarıda bağır, ben yavaş yavaş gidiyorum" dedi. Dışarı çıktım, etrafıma baktım biraz. Bizim okulda okuyan Serhat diye bir kız vardı, onu gördüm. Adının Serhat olmasına hep şaşırmıştım onun. Derste bana bir kağıt uzatmıştı; "beni sevdiğini biliyorum" yazıyordu. Oysa ki sevmiyordum. Ben de bir şey dememiştim.
Serhat güzel gülüyordu. Uzun boylu bir kızdı. Saçları uzundu, manken gibi gelirdi o dönemler. Biraz da yollu diyorduk arkadaşlarla okulun yanındaki inşaatta sigara içerken. İlkokul çağlarındayız. Herkes güzel gülüyordu o zamanlar bizim için. Sanki annemiz bizi herkesi sevelim diye doğurmuş, o yüzden Serhat'ı da seviyorduk.
Serhat bana güldü; "ne yapıyorsun burada" diye uzaktan uzaktan bir şeyler söyledi, "ben" dedim, "ben meyve satıyorum, sebze satıyorum. Almak istemez misin?" biraz daha güldü; "yok dedi o işlere ben bakmıyorum. İp atlamaya indim ben"
Ah Serhat, madem almayacaksın neden oyalıyorsun gülerek.
Bir teyze bağırdı yukarılardan bir yerlerden; "bana domates versene oğlum" diye. 4 kilo domates tarttım teyzeye. Yanlış tartmayayım diye Muzaffer hep başımda bekledi. Parasını uzattı sepetle, parayı aldım, Muzaffer'e verdim. Domateslerini sepete koydum teyzenin. Para üstünü de tabii ki.
Açılmıştım artık. Avazım çıkana kadar bağırıyordum. Domates! Soğan! Biber! Almayan kaçırır! Tarla domates!
Hahayt. Harikaydım. Kağıt parayla ayakkabısını sildiği için sınıf öğretmeni tarafından disipline gönderilen Veysel'i de gördüm. Serhat'dan sonra Veysel'le karşılaşmak hiç hoş olmamıştı. Veysel, inanılmaz kötü bir insandı. O zamanlarda bile söyleyebiliyordum bunu. Kendimi belli etmemek için giden aracı kendime siper etmiş olsam da Veysel gördü beni.
Soyadını unuttum Veysel'in. Bu olaydan 2-3 hafta sonra saatimi çalmıştı hatta. İspat edemedim hiç ama onun çaldığını biliyordum. Babam hep; "sattın di mi sen saati hıyar" derdi. Halen bile der biliyor musunuz? Şaka değil. Abartı hiç değil. Halen daha aklına geldikçe, o saati sattığımı söyler babam. Veysel çaldı baba. Bir gün okursan burayı buna inan lütfen.
Veysel benimle dalga geçti Kartal'ın arkasında meyve sebze sattığım için. Utanç değil de başka bir şey hissetmiştim. Para kazanmak için yaptığım doğru şeylerden hiçbir zaman utanmadım, utanmayacaktım. Aracın arkasına oturup ayaklarımı sarkıttım, giden araçtan bağırmaya devam ettim ve uzaklaşan Veysel'e baktım gözlerimi dikerek. Veysel istese beni döverdi, o yüzden bir şey demiyordum ona hiç.
Kötü bir insandı en nihayetinde.
Çok güzel bir şeydi meyve sebze satmak. Muzaffer de sevmişti beni. Güzel para kazanmıştık, kar ediyor muydu acaba? Çok da zeki bir insan değildi, belki de ucuz ucuz satmıştık millete. Bilmiyorum. İlgilenmiyorum.
1 y boyunca her fırsatta Muzaffer Abiyle meyve sebze satmaya gittim. Bazen bizim mahalleden ve çevresinden dışarı çıkardık, o zamanlar daha girişken oluyordum. Akşam eve girerken de eve meyve sebze götürmeme izin veriyordu hem.
Çeliktepe'de spor ürünleri satan bir mağaza vardı. Sahte futbol formaları, şortlar, eşofmanlar falan satardı. O dönem moda olan spor ayakkabılardan da vardı. Markasını hatırlamıyorum. Bir abime, bir de kendime aldım gidip. Işıkları çok güzel yanıyordu. Evde falan onunla dolaşıyordum, gece kendi kendime dans ediyordum.
Okula onlarla gittim, eve gelip altlarını silip hep onları giydim. Beni yolda görenler; "lan! ayağın yanıyor!" şeklinde şakalar yapıyordu. Hoşuma gidiyordu.
Yine olsa yine giyerdim ama sadece gece dışarı çıktığımızda.
Selamlar.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)