25 Haziran 2013 Salı

Yeni Bir Şey Başlasın

Sonu ortasında. Gidişat bu şekilde.
...

Sırtında hafif bir ağrı hissetti. Hayır, hayır sızlama. Hayatı geçmeli miydi önünden? Yoksa biran önce ölmek için bünyesini mi zorlamalı mıydı? Bağırmalı mıydı? Hani derler ya, "konuşma, yorma kendini" diye. Belki de daha çok düşünmeliydi. Belki de bu daha çok yorardı.

Bağırdı. Bağırırken ağladı. Pişman mıydı? Ele mi geçirilmişti? Seviştiği kadınlar acaba onu daha sonra düşlemiş miydi? Acaba hiç hamile kalan olmuş muydu? Bir oğlu olsa neye benzerdi?

Acaba sevdiği/seveceği/sevmek istediği kadın şuan ne yapıyordu? Soyunmuş mudur? Sere serpe uzanmış mıdır yatağına? Hiç aklına geliyor muyum acaba?



Annem? Babam?

Sahi. Kim vurdu beni?

Suçlu muyum? Suç olarak söylenen şey bir Felsefe ise nasıl olur? Yok yok kabul etmezler bu savunmayı. Ne zaman öleceğim acaba? Neden ışık görmüyorum? Her şey aynı, sesler dışında.

Gözlerim kapanıyor...

Bülent mi vurdu beni? Bak öyleyse en sonunda güldürdüm yüzünü, diye düşünerek hafif tebessüm etti. Kan, ağızdan gelmeye başladı. Tam sırtındaki  sızlama artık yanmaya dönüşmüş, bacaklarını hissedemez olmuştu.

....

Bülent ağır ağır yürüyordu, temkinli bir şekilde.

Bülent içten içe sevinirken, birden bire aklına geldi sevdiği kadın. Kadının oğlu, oğlunun sevdiği küçük kız, küçük kızın kırmızı ayakkabıları. Temkinli olmayı elden bırakmıyor, yürümeye devam ediyordu.

Yerdeki adamın ağzından kanlar boşalırken, sağ yanağının üzerine düşmüş, gözleri fal taşı gibi açık, elleri iki yana ve geriye düşmüş, belli ki bilinci kapanmıştı.

Yerdeki adam, düşünüyor olamazdı. Eğildi, yüzüne baktı. Kendisini görmesini diliyordu, o olduğunu anlamasını.

Dayanamadı. Gözlerini kapattı elleriyle.

Dedesi geldi aklına o anda. O da açık gitmişti de zor kapatmışlardı sonradan.

Ölen sarışın kadını düşündü Bülent. Elindeki mendille siliyordu parmaklarını. Bitmiş miydi?

Hayır. Yeni bir paragraf başlıyor sadece.

---

Yerdeki adam, gözleri kapalı olmasına rağmen derinlerinde bir yerlerde ağlıyordu. Bunu hissedebiliyor, ama dışarıdakilerin görebildiğine emin olamıyordu.

Pişman mıydı? Ne fark eder?

Cennete gider miydi? Bir sigara içseydi ya göçmeden evvel. Ya da birisi yanında içse, koksa bana.

Göçtü adam. Kulağında son saniyeye kadar derinden hissettiği İtalyan Kapriçyosu ile. Özleyecekti.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder