24 Mayıs 2016 Salı

Minik Ekmek



Nu Alrest'i ilk defa ne zaman paylaşmıştım sizinle hatırlamıyorum. Blog sayfalarında biraz geriye doğru giderseniz illa ki karşılaşırsınız. Ben üşendim açıkçası. Gerçi bunun bir anlamı yok, müziktir.

Paylaşılır.

Muhtemelen son paylaştığımda, gözlerinizi kapatmanızı ve kendinizi bir çölde hayal etmenizi istedim sizden. Belki de etmedim bilmiyorum. Şimdi başka bir şey isteyeceğim;

Gözlerinizi kapatmayın. Zihniniz kadar açık olsun gözleriniz. Duvara bakın. Hayatınızdaki herhangi bir şeyin sizin için ne anlam ifade ettiğini düşünün.

Birkaç şey bulursanız eğer onları puanlayın. 1'den 5'e kadar puan verin her şeye. Eğer bir tane bile 1 varsa, sıkıntı etmeden dinleyin bu parçayı. Eğer bir tane bile 1 puan verdiğiniz şey yoksa, siktir edin. Dinlemeyin.

Küçükken köyde bir kız vardı. Hangi komşumuzun torunuydu hatırlamıyorum ama yaz gelince o da köye gelsin diye yol gözledim birkaç gün. Adını da tam hatırlamıyorum ama sanki N ile başlıyordu. Belki dokuz belki de on yaşımdayken annesi onun saçlarını örsün de tavukları kümesten çıkaralım, inekleri güdelim, akşam o yorgunlukla balkonda ninelerimiz çay içerken biz de bir şeyler oynayalım isterdim.

Çok şey istediğimin her zaman farkında olmuyorum.

Yaz bitmesine yakın Rasim diye bir çocukla daha çok oynamaya başladığını ve, artık benimle arkadaş olmak istemediğini söylediğinde "ııh" demiştim içimden. Boğazım böyle düğüm düğüm olmuştu. Toprağa falan tekme atıyordum sıkıntıdan.

Çok şey istediğimin her zaman farkında olmuyordum.

Sabah öten horozun sesiyle başlardım Rasim ve o ne zaman oyun oynayacaklar, ne zaman salıncağa binecekler diye izlemeye. Sabah öten horoz bile şaşıyordur muhtemelen buna.

Haftada bir kere ekmek yapmak için toplanan kadınlar bizim fırın evine gelirdi. Bir yandan sohbet eder, bir yandan iki kişi hamura ekmek görünümü verirken diğerleri de kocaman küreklerle fırına doğru sürerler, zerre yakmadan aynı hizada geri alırlardı. O da gelmişti bir keresinde çünkü ninelerimiz bize minik ekmek yapardı. Böyle avuç kadar olurdu o ekmekler, mutlu olurduk hatta dünyanın en tatlı ekmeği gibi gelirdi bize.

Ninemin benim için yaptığı minik ekmeği aldığımda, onun ekmeğinin düştüğünü gördüm. En başta tepki vermeden yoluma devam edecektim ki dayanamayıp hafif bir ısırık aldığım kendi minnak ekmeğimi uzattım ona.

O anda insan biraz mutlu olsun ister karşısındaki değil mi?

"Sen bunu ısırdın, ben bunu yemem" diyerek yerdeki ekmeği afiyetle yedi.

Neyse.

--