Sanki icrada dosyası varmış gibi hissettiği bir öğle uykusu uyanışı...
Yeniden kahve almak için dışarı çıkmaya yeltendi ama hiç içinden gelmediğini farketti. Oraya kadar yürümek zoruna gitmişti aniden.
Müzik mi dinlesem? diye düşünmesi ve bundan da cayması üç saniye sürdü. Doğruldu. Uyuşmuştu. Saçlarını avuçladı ve başını kaşıdı, eli yüzüne doğru kaydı. Pantolonla uyumayı sevmezdi ama öğle uykusu kaçamaklarında buna çok takılmazdı.
Elini yüzünü yıkamak için lavaboya gitmesi ve soğuk suyun sıcağa dönmesini beklemesi süresince akşamı düşündü. Soğuk sudan o kadar çok nefret ediyordu ki suyun ısınıp ısınmadığını elle kontrol etmedi. Suyun renginin bulanmasını bekledi ki bulandı. Artık sıcak olduğuna emindi.
Bir şeyler atıştırdı. Ivır zıvır denilen türden. Bir suçlu olarak yaşamaya alışmıştı fakat kimsenin onun suçlu olduğunu bilmemesi artık rahatsızlık vermeye başlamıştı. Kovalamaca oynamaya motivasyonu olmadığı aklına gelince, kimsenin bilmemesi işine geldi. Tebessümle karışık gülümsedi.
Telefonu çaldı bu gülümsemeden birkaç saniye sonra. Arayan annesiydi.
- Güzel oğlum nasılsın?
- İyiyim anacağım asıl sizleri sormalı. Siz nasılsınız? Ablam nasıl?
- İyi. Ablan çarşıda işe başladı. Ben de evde oturuyorum biliyorsun yavrum.
- Size biraz para gönderdim. Çektin mi onu?
- Çektim çektim. Allah daha çok versin yavruma.
Gülümsedi. Hafif gözü dolu şekilde telefonu kapattı. Annesini ne kadar özlediği aklına gelmişti durduk yere. Belki gidebilirdi yanlarına birkaç günlüğüne izin aldığını söyleyip. Düşünülebilir üzerine.
Sırt çantasına ihtiyaç duyduğu her şeyi koyarak akşam olmadan evden çıktı. Taksiye binip, adres yazılı kağıdı adama okuttuktan sonra kağıdı yırttı. Heyecanlı değildi ama kalbinde pırpır eden bir şeylerin olduğunu farketti. Son günlerde çok şeyin farkına vardığının farkına vardı.
Adrese geldiğinde, daha önceden yaptığı keşfe bağlı kalarak önce yolun karşısındaki zengin pastanesine oturdu. Bir sigara içecek, belki kahve tüketecek, rahatlayacaktı. Belki de canı kahve istedi. Bilinmez.
---
Serap, genç bir kadın. Kıvırcık saçlı, temiz yüzlü, küçük ağızlı, minik ayaklı, hafif zayıf, biraz tombul, ince sesli bir kadın. Turgut Uyar seviyordu mesela.
Hatta mesaisi bitmeden birkaç saat önce eski sevgilisine;
Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum
Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
Seni aldım bu sunturlu yere getirdim
Sayısız penceren vardı bir bir kapattım
Bana dönesin diye bir bir kapattım
Şimdi otobüs gelir biner gideriz
Dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
Bir ellerin, bir ellerim yeter belleyelim yetsin
Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
Durma kendini hatırlat
Durma göğe bakalım
yazmıştı.